Sanatçı Eğitimci ve Toplum

Sanatçı Eğitimci ve Toplum

Bir toplum tüm değerleriyle birlikte ilişkilerinin düzenlenmesi ile oluşur.

Bireylerin tarihsel gelişim süreçleri içerisindeki doğa ve kendileriyle olan çelişkileri toplumsal yapıyı belirler. Bireylerin gereksinimlerini karşılamaya yönelik toplumlaşma hareketleri ,insanın doğayla ve kendisiyle olan çelişkileri çeşitli sınıfların oluşmasına neden olmuştur. Bu da farklı kültür yapılarını doğurmuştur.

Nedir bu kültür yapıları?

Birincisi üretenlerin kültür yapıları, diğeri ise üretim araçlarına sahip olanların kültürleridir. Her iki sınıfın kültürleri farklı değer ve kural ölçülerinin olmasıyla birbirinden ayrılırlar. Ancak bu iki sınıfın kültürü diyalektik ve etkileşim içindedir. Bu etkileşim iki sınıf arasındaki manevi kültür ayırımını birbirine yaklaştırmıştır. Maddi kültür ise bu iki sınıfın tüketim ilişkilerine dayanmaktadır. Görüldüğü gibi kültürel yapının oluşumu sınıfların değer, anlam ve tüketim ilişkilerine dayanmaktadır. Toplumsal yapının oluşmasında belirlenen belli kurallarıyla, anlamlarıyla düzenlenen ilişkiler ve bunların sonucunda oluşan farklı kültür yapıları özellikle maddi kültürün baskın ve yönlendirici tutumuyla kültür yapıları arasında birer savaşım başlatmıştır.

Doğası ile ve kendisiyle çelişen insan,bu çelişkiler sonucunda açmış olduğu savaşın faturasını da yine kendisi ödemek zorundadır. Nedir bu fatura? Emektir, üründür, pazarlamadır. Nedir bu fatura? İnsan yanımızı, yaşamda kalabilme ve geliştirebilme sınırlarımızı zorlayan deneyler yapmak ve anlatım biçimleri bulmaktır. Zorlanan bu sınırla neyi anlatmalıdır insan.? Neyle anlatmalıdır? Bu yolculuğun çizgilerini ne belirleyebilir? Tüm bunları belirleyen en önemli olgulardan  biride kuşkusuz sanattır.

Nedir sanat.”Dün, bugün, yarın insanın yaratıcı yeteneği ile kurduğu en sağlıklı toplumsal ilişkidir. Yada tüm etkinliklerimiz gibi varoluşumuzun maddesel koşullarından etkilenen özerk bir etkinliktir. Bir bilgi biçimi olarak kendi gerçeği ve kendi sonucu vardır. Siyasetle dinle ve bizim insan alın yazımıza tepki gösteren tüm öteki biçimlerde gerekli ilişkileri vardır. Ama bir tepki biçimi olarak ayrıdır. Uygarlık yada kültür dediğimiz şeyin bütünleşme sürecine katkısı vardır.”

Sanat bireylerin yaşamlarını etkiler. Toplum ise sanatın anlam ve içeriğini belirler. Sanatın ve sanatçının başarısı ise sanat yaratısını ortaya çıktıktan sonra kendisini üreten toplumsal yapıyı etkilemekte ve toplumun gelişmesine yardımcı olduğu, toplumca benimsendiği ölçüde kendini ortaya koyar. Bu süreç üretilen politikaların niteliğine göre uzatılabilir yada kısaltılabilir. Politik saptamalara girmeden şunlar düşünülmelidir. Sanat ve sanatçı özgürlük ister. Bu doğrultuda sanatçıyı korumak sanat eğitimini gelişim ve yapılanma amacından yoksun bırakmamak, toplumun sanat gerekliliği ile kalmasını sağlamak olmalıdır. Bunları yaparken de onu planlamak, örgütlemek ve denetlemekten kaçınılmalıdır. Planlı ,örgütlü ve denetimli üretim, sanata-sanatçıya zarar verebilir. Oysa sanatçı toplumun duygu ve coşkusunu sömüren bir oyalama sanat iletiminden kaçınmaktadır. Bunlarla da bir savaşım içindedir. Eğer bu savaşımda uygulanan yanlış politikalar sonucu sanatçı yenik duruma düşerse bulunduğu çevresinden uzaklaşıp üretimini kitlelere ulaştıramayacaktır.

Bu durum sağlıklı yapılanmanın ve gelişmenin özüne ters düşebilir. Sanatı örgütlemek ve denetlemek pazarlıklı süreci başlatır. Bu süreç ise avutmak ve beyin yıkamak için oluşturulan sağbeğeniden yoksun sanatı ve bu anlayışı oluşturur. Toplumu çağdaş düzeye çıkartmaya çalışan, ayrıca itici güç olan sanatı ve sanatçının böylesine ucuza harcanmasına, sanatın giderek yozlaşmasına, toplumun çarpıklaşmasına neden olur.Bu nedenle sanatçının ve sanat yaratısının güvencesi için olanaklar sağlanmalıdır. Yaşantımızın gereksinimlerini karşılayacak sanat eğitimi ulusal kültür ve sanat kültürüne sahip çıkarak geleceğin kuşağına eğitim ve öğretim alanında ışık tutabilecek kültür birikimini oluşturabilmek ve bir toplumun temel amaç ve ödevleri arasında olmalıdır.

Sanat öğrenme sürecinin, kendini sorgulaya bilme sürecini, karar alabilme hem de kendini geliştirebilme sürecinin motor gücü olursa, bu motor gücü insanda zar olan hayal kurma, düş görme, duygu ve düşünceleriyle besleniyorsa bütün bu özellikler eğitim biliminin konusuna giriyor demektir.

Bilim sanatı, eğitim kişiliği iten bir olgudur. Bu olgu, kişide ki zihinsel yetilerin ve duyguların fonksiyonel gelişimini algılama ve çağrışım güçlerini imgeler ve düşünme gibi insanda zor olan tüm enerji güçlerini eğitmek amacıyla kullanılmalıdır. Bu amaç ve gönenç eğitimcinin ödevleri arasındadır.

Eğitimci, toplum ile sanatçı arasındaki bağı kurmakla yükümlü olmalıdır. Çünkü sanatçı yaratıcıdır, eğitimci uygulayıcıdır.

Share this content:

Bir Cevap Yazın

Proudly powered by WordPress | Theme: SpicePress by SpiceThemes