Kadınlara yapılan şiddeti; bir evlat olarak, bir eş, bir abi, bir kardeş ve en önemlisi bir insan olarak içime sindiremiyorum. Yıllarca aynı evi, aynı yatağı, aynı kaderi daha doğrusu yaşamı paylaştığımız, can dostumuzu, can arkadaşımızı, böylesine acımasızca yaralamanın, canını acıtmanın, hatta yaşamlarına son vermenin anlamı nedir.
Hangi eğitimde, hangi inanç sisteminde kadınına zarar vereceksin diye bir emir var. Anlam veremiyorum.
Bu marazlı durumdan kadınlarımız mutlaka kurtarılmalı. Net ve etkili yasalar hazırlanarak bu durumun önüne geçilmeli.
Sadece yasalar hazırlamakla kalmayıp, öfke kontrolü olmayan bu eşleri mutlaka tedaviye zorunlu olarak almak gerekiyor.
Kadının ekonomik açıdan bağımsız ve özgür olabilmesi için, gerekli bütün çalışmaların derhal başlatılması gerekir. Ve en önemlisi; kadın dostlarımıza; yalnız olmadığını, onu destekleyen ve arkasında bütün olanaklarıyla devletin ve kurumlarının bulunduğunu hissettirecek adımları mutlaka atmalıyız. Yasal düzenlemeleri mutlaka ve ivedilikle yapmalıyız.
Kadınlar bizim malımız değil, onlar üzerinde mülkiyet hakkımız yok. Olmamalı da .
Kadınlarımızın sadece 8 Mart da kadınlar gününü kutlamak yetmiyor, yaşamın her alanında onlarla eşit düzlemde olduğumuzun farkına varıp, birlikte hayatı kucaklamamız gerektiğini düşünüyorum.
Unutmayın erkek ve kadın bir kuşun iki kanadı gibidir. Kanatlardan birisi güçsüzse o kuş uçamaz.
Share this content:
Bir Cevap Yazın